Yobazlık… Yalnızca bir fikir değil, binlerce yıldır insanlığın ruhsal yolculuğunu bastıran, korku temelli bir zihin yapısıdır. Modern çağda da değişen pek bir şey yok; şekil değiştirdi, sistem değiştirdi ama özü aynı kaldı: Sorgulayanı sustur, hissedeni dışla, düşüneni tehdit say.
Bu yazıda seni bir yolculuğa çıkaracağım. Yobazlığın tarihsel köklerinden başlayıp, bireyin ruhsal büyümesini nasıl engellediğine ve Kur’an’ın bu denklemdeki yerine kadar gideceğiz. Çünkü bu sadece bir toplumsal analiz değil; aynı zamanda içsel zincirlerini kırmak isteyen her ruhun karşılaştığı en derin sorulardan biridir: Ben gerçekten özgür müyüm?
Geçmişten Günümüze: Yobazlığın Kararları ve Zihinsel Zincirler
Orta Çağ’da Galileo’nun gökyüzüyle ilgili söyledikleri tehdit sayıldı. Osmanlı’da matbaa “harfler kutsaldır” gerekçesiyle geciktirildi. Kadim bilgelikler, kadın bilgeliğiyle birlikte yakıldı. Bütün bu kararlar, insanların düşünmesini, sorgulamasını, içsel sezgilerine güvenmesini engellemek için alındı. Yani yobazlık hiçbir zaman sadece dinî bir mesele olmadı. Her zaman bir bilinç kontrolü aracıydı.
Bugün hâlâ sosyal medyada farklı düşünenin linç edilmesi, geleneksel kalıpların dışına çıkanlara ruhsal öğreti adı altında saldırılması bu zihniyetin devamıdır. Artık yobazlık klavye ile de karşımızda.
Yobazlık ve Ruhsal Büyüme: Birbirine Zıt İki Yol
Ruhsal büyüme, bireyin içsel sezgisine kulak vermesiyle, korku yerine farkındalığı seçmesiyle, içsel özgürlükle mümkündür. Ama yobazlık bu yolun tam tersidir:
- “Düşünme, sadece itaat et.”
- “Bu doğru. Diğeri yanlıştır.”
- “Farklıysan tehlikelisin.”
Bu emirler aslında bireyin ruhsal genişlemesini engelleyen görünmez prangalardır. Meditasyonu, nefes çalışmasını, içe dönüşü sapkınlık ilan eden zihin, aslında kendi içindeki korkudan konuşur. Çünkü özgür bireyler, kontrol edilemez.
Kur’an ve Yobazlık Arasındaki İnce Çizgi
Kur’an’ın kendisi yobazlığı teşvik etmez. Aksine yüzlerce ayetiyle aklı kullanmayı, gözlem yapmayı, düşünmeyi ve sezgisel derinliği destekler:
“Aklınızı kullanmaz mısınız?” (Bakara 44)
“Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Gâşiye 22)
“Gerçekten kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d 28)
Ancak Kur’an’ın yorumları, zamanla siyasal ve mezhepsel çıkarlarla harmanlanınca ortaya yobazlık çıktı. Kur’an değil, onu kullanan bazı insanlar yobazlığı üretti. Böylece Allah korkutan bir varlık hâline getirildi, ruhsal sezgi şirk ilan edildi, farklı düşünen kâfirleştirildi.
Oysa Kur’an’da ruhsal büyüme için pek çok yol var: nefs terbiyesi, içsel arınma, sabır, şükür, tefekkür, affedicilik… Bu yol; içe yönelmeyi, kalbin temizliğini ve aklın ışığını birlikte önerir.
Bugün Hangi Zinciri Kırmak İstiyorsun?
İçsel özgürlüğünü kazanmak için büyük bir devrime gerek yok. Küçük bir soruyla başla:
“Bugün hangi korkuyu sorgulayabilirim?”
Çünkü her sorgu, zincirleri gevşetir. Her farkındalık, kapalı bir kapıyı açar. Ve bir gün, kendin gibi olmanın suç değil, kutsal olduğunu hatırlarsın.
“Kendini tanıyan, Rabbini tanır.”
Benimle Bu Yolculuğa Devam Et
Bu yazıyı okuyorsan sen de sorgulayanlardansın. Belki yalnız hissediyorsun ama değilsin. Ben Tugay Üzümcü olarak, bireysel ya da online görüşmelerle içsel yolculuğuna eşlik edebilirim:
- Instagram: @tugayuzumcu
- Telegram: TugayUzumcu
Unutma: Ruhun zincirleri sevgiyle, cesaretle ve bilgiyle çözülür.

